Kayıtlar

Deneme

 "2025-01-30 22-05-46.zip" dosyasını görüntüle veya indir https://disk.yandex.com.tr/d/2EV4iSa530sJnw "2025-01-30 22-05-46 (1).zip" dosyasını görüntüle veya indir https://disk.yandex.com.tr/d/ks1_T0CWSEtFRA

Siyasi Virüs

 Kendi gibi olmayan insana saygı göstermeyen onu olduğu gibi tanımayan, onu kendi algılayacağı bir düzleme konumlandırıp o şekilde kalıplaşmasını isteyen düşünce, hastalıklı bir düşüncedir. Empatiden yoksun, insani duygu ve görülerinde enfeksiyon vardır.  Bu tür insanlar tüm varoluşu aynı düzlemde konumlandırmak ister. Farklılıkları kusur olarak görür, kendi gibi olanları ise doğru olan, olması gereken olarak niteler.  Olmayanları tanımayı ve saygı duymayı reddeder.  Toplumsal kitlelerin organik oluşumlarını taklit ediyorlar. İdeolojileri, etnik kökenleri, dini grupları bire bir taklit edip, onların ağzından konuşuyormuş gibi yapay algılar oluşturuyor. Sosyal medyada bu virüs yayılmaya devam ediyor.  Şu bilinmelidir ki, bir virüs gibi yayılan bu hastalıklı düşünce kesinlikle organizedir ve otoriter bir oluşumun takip ve denetimi altındadır. Uzun vadeli, fark edilmeyen, havaya karışan cinsten bir virüs. Sosyal medyada yapılan önemsiz bir yorum gibi, abuklatan cin...

Seviyorum seni en geridönüşümsüzünden

Resim
Sen bekle elbet gün ışır Şafaktan bir güneş doğar Sonra mı ? Sonrası s’en ve b’en Ay ışığında gözlerin, Gözlerimde.. Ve Kulağında benden duyma ismin.  Bir zaman sonra insan, insan olmaya başlıyor. Benimde zamanım geldi sanırsam, 21 Mart 2024 bu tarih insan olmak için oldukça ideal bir tarih. Gece ve Gündüzün eşit olduğu gün (ekinoks) Baharın gelişi (nevruz) Aşık Veysel’in ölüm yıl dönümü Hz. Ali’nin ise doğum günü deniyor.  Peki benim için önemi nedir, uzunca bir süredir bunu sorgulayıp duruyorum. İş yerinden çıkar çıkmaz eve doğru yola koyulmuştum, her zaman ki tempoyla yürürken kendi iç hesaplaşmalarımla ve düşüncelerimle kavgalı bir ruh halindeydim. Kaç ekmek alsam, acaba evde yoğurt var mıydı düşüncelerini frenleyip, müziğin ritmine bıraktım kendimi.  Beni çok güzel yerlere götürdü kulağımda ki melodi, bana bir şeyi hatırlattı. Küçük bir ayrıntının içinde ki devasa bir gerçeği gösterdi. Fedakarlığı, iyiliği, direnişi ve isyanı hatırlattı. Çok geçmeden, metronun girişi...

Yorulmuş Tanrıça

 Sevgili İlkay kardeşimin sesinden yorulmuş tanrıça şarkısını 2013’te kaleme almıştık. Telepatik yollardan bizlik bilincinin ortak sesi olan yorulmuş tanrıçanın mana alemde çok kıymetli bir yeri var.  Tanrıça kelime anlamıyla var eden dişil yaratıcı anlamına geliyor. tasavvuf aleminde, tevhidin vücut bulduğu kıymetli an’ları delirmiş şairler kaleme almayı denedi.. ya da yazdırıldı bizliğin bilinciyle birimize.. “Deli olunmadan Veli olunmaz” karanlıktan geçmeden aydınlığa varılmaz.  Yorulmuş Tanrıça Şimdi ben yapraklarla Döküldüm sokaklara Değeri bilinmeyen Bir aşk verdim toprağa Sarı sıcak rengarenk toz Karışmış sayfalara Esince takılır Çılgın rüzgarlara Kalbimden sökülmeyen Bir yaraydın oysa sen Hiç kimsenin çözemediği Kördüğümdük sen ve ben Yorulmuş bir tanrıça Yükselir ufuklara Yağmurla karla Değer satırlara Linki buraya bırakıyorum  https://youtu.be/WH49XmTH56A

Müziksel

Müziğin ruhu tamir ettiğine iman edenlerdenim... kurduğunuz tüm düşlerin, saklı olduğu kapalı bir sandık varmış meğer..    bilinç altımızda ya da kalbimizin kuytu bir köşesinde,    hayatın keşmekeşinden unutup anahtarını kaybettiğimiz tüm düşlerimiz..    işte tam bu sırada o anahtarların manevi birer tını olduğunu fark ettim, her düşün saklı olduğu sandığı açan bir melodi varmış...    belki de hiç kurmadığımız bir düşün sandığını bile açan ezgiler... ruhumuzu okşayan, ruhumuzun kim olduğunu, aklımıza hatırlatan müzikler varmış...    müzik dinleyin, sadece dinlemek için dinlemeyin, dinlerken bir sandık açıp içine kurduğunuz hayalleri istifleyin ve unutmayın ki o dinlediğiniz şarkıyı ne zaman dinlerseniz o sandığı açmış olursunuz... düşleriniz hiç bir zaman kaybolmaz, ya gerçekleşir ya da sizin onları koyduğunuz yerde sizi beklerler...